
Kör kütük bir yaşamın içinde martılara tutunmuş bir yolcuyum…
Günlerden Pazartesi… Öğleye doğru doğumumun haberi tüm sahile yayıldı. Yaşlanmış kurumaya yüz tutmuş koca çınarın gölgesinde oturup eğleşen mahalleliye gözün aydın haberi gönderildi. Lokumlar dağıtıldı. Lohusa şerbetleri içildi. Kırk gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bütün bunlar nazara karşı koruma önlemleri olarak tarihe geçti. Çirkin denecek kadar küçük, gözleri yumuk yumuk bir bebeğin dünyaya gelmesi ailesi için mucizeydi elbet. İlk çocuk olarak dünyaya gelmedi fakat tek çocuk gibi yaşamını sürdürdü. Etrafı hep gerçek sevgilerle doluydu. Bir gün etrafına bakma cesaretini gösterdi. Gövdesi kalın kabuklarla sarılmış bir kütüğe dönmüştü. Etrafındaki sevgi onu bencil, öfkeli bir kütük yapmıştı. Fazla sevgi kurutmuştu koca gövdesini. Kabuklarını tek tek koparıp atmak zaman alsa da başarmak zorundaydı. Ya o kabuklarla yaşayıp kütük kalacaktı çoğu insan gibi ya da soyacaktı kabuklarını alttan tazelenene kadar. Başladı yaralarını kanatarak soymaya. Kabuklar gittikçe tazelenmiş olarak yaşama yeniden armağan edildi. Her şey mucizeye dönüştü. Sevgi ve inanç kanatlarıyla süzülüyor gökyüzünde martılara inat.
Mine KAR ÖZBEK